Saplantı ve/ya zorlantıların görüldüğü, genellikle süreğen, kimi zaman dönemsel alevlenmelerle giden, kişinin günlük işlevlerini belirgin olarak etkileyen bir bozukluktur.
Saplantı (obsesyon) irade dışı gelen, bireyi tedirgin eden, benliğe yabancı, bilinçli çaba ile kovulamayan, inatçı bir biçimde yineleyen düşünce, imge ya da dürtülerdir. Bunlar kişinin mantığına, görüşlerine, ahlak anlayışınna, inançlarına ters düşer ve kabul edilemez. Başka bir deyişle saplantılar benliğe yabancıdırlar. Kişi bunların kendi zihninin ürünü olduğunun farkındadır.
Zorlantı (kompulsiyon) ise çoğu kez saplantılı düşünceleri kovmak için yapılan, irade dışı yinelenen hareketlerdir. Önce saplantının doğurduğu rahatsızlığı azaltmak için başlar, ancak bu durum denetlenemez düzeye ulaşır ve bu yinelenen eylemin kendisi sıkıntı yaratır. Zorlantılar bazen dışardan gözlenebilen bir davranış olabileceği gibi zihinsel bir eylem şeklinde de olabilir.
Saplantı ve Zorlantı Örnekleri
Temiz olduğunu bildiği herhangi bir şeye dokunduğunda elinin kirlendiğini düşünerek(saplantı), kişinin birçok kez el yıkama zorunluluğunu hissetmesi, tutkulu bir şekilde defalarca elini yıkaması (zorlantı),
Abdest alırken gelen Allaha küfür düşünceleri (saplantı) yüzünden kişinin birçok kere yeni baştan abdest almak zorunda kalması yada içinden belli bir duayı tekrar tekrar okuması (zorlantı) gibi.
Kişi saplantılarının aklına gelmemesi yada zorlantılı hareketleri yapmamak için kendisini zorlar, fakat zorladıkça istenmeyen düşünceler gene gelir, istenmeyen hareketler tekrar tekrar yapılır. Halk dilinde bunlar ‘takıntı’ olarak bilinir.
Yaygınlığı en düşük olan kaygı bozukluğudur, saplantı zorlantı bozukluğu. Toplumda 1000 kişiden 5’ inde görülürken, görülme sıklığı kadınlarda erkeklere oranla 3 kat fazladır. Hastalığın başlangıç yaşı 18-25 yaş ve arasındadır, fakat bir psikiyatriste başvuru genellikle belirtiler başladıktan 10-15 yıl sonra olmaktadır.
Başlangıçta hastalar saplantılarını ve zorlantılarını kendileri yenebileceklerini düşünürler, bu dönemde belirtilerini gizleme eğilimi olan hastalar zaman içinde belirtilere direnemediklerinin farkına varırlar, bu dönemde hastanın işlevselliği belirgin ölçüde bozulmuştur, işine gidemeyebilir, günlük aktivitelerini yerine getirmekte zorlanabilir. Çoğu zaman hastalığın ağırlaştığı dönemde tabloya depresyon da eklenebilir, bu durum hastanın yaşam kalitesini daha da düşürür.
Eskiden tedaviye dirençli ve iyileşemez gözüyle bakılan saplantı ve zorlantı bozukluğunun ilaçlarla ve davranışsal yaklaşımlarla tedavisi mümkün olabilmektedir. Bu hastaların profesyonel destek alması yoğun bunaltının önüne geçilebilmesi açısından önemlidir.
Kaynak: Öztürk O.M., Uluşahin A. Ruh Bağlığı ve Bozuklukları, 13. Baskı, 2015